Esperanza'nın Kutusu (Kitap) vs

Belirtmeliyim ki bu yazıyı çok uzun yıllar önce yazmaya yeltenip yarım bırakmışım. Tamamlamak bugüne nasip oldu. Uzun lafın kısası şu ki kitabı okumamın üzerinden yıllar geçti. Yeni okumuş değilim.


Kitap : Esperanza'nın Kutusu 
Yazar : Maria Amparo Escandon
Yayınevi : Arunas
Çeviren : Gökhan Doğru
Sayfa Sayısı : 183

Arka Kapak

Umut ne zaman kaybolur? Esperanza'ya sorarsanız, hiçbir zaman! Bir gün bir doktor yanınıza gelip basit bir hastalıktan dolayı hastanede yatan kızınızın birden bire öldüğünü söylese, ne yapardınız? Ona inanır mıydınız? Yoksa Esperanza gibi, kızınızın ölmediğine inanıp umudunuzu hep yanınızda mı taşırdınız? Esperanza, Meksika'nın küçük bir kasabasındaki mütevazı yaşamını geride bırakıp birçok engelden geçerek Los Angeles'ın parlak ışıkları arasında bulur kendini. Umudunu hep yanında taşır. Gerçeğin yetersiz kaldığı yerde kendi gerçeğini yaratır. Kızını bulmak için çıktığı bu yolculuk, kendisini bulmasını da sağlar.


Kitap kapağının en üstündeki yazıya bir bakalım:
"Umutlar, Umutsuzluklar Arasındaki
 Keskin Zıtlıkların İçinde Özgürce Dolaşan 
Bu Kitap 21 Dilde, 85 Ülkede Okundu!"

Vay be diyorum...Sen git böyle bir kitap yaz, sonra da 85 ülkeye sat. Gerçekten büyük başarı(!) Ben de mi yazsam?
Valla spoiler sayılır mı bilmiyorum...Bir parça sayılabilir. O yüzden ben bu kitabı aldım/alacağım her şey sürpriz olsun bana diye düşünen biriyseniz yazının devamını okumayın. Gerçi zaten öyle düşünseniz bu sayfada olmazdınız bile...

Kitabın arka kapağını okuduğum zaman ilgincime gitmişti. Hikayeyi açıkçası daha farklı bekliyordum. Beklediğimden bambaşka bir hikaye ile karşılaştım.

Bilmiyorum ama eminim bizim Çalıkuşu kitabımız 21 dile çevrilip 85 ülkede yayınlanmamıştır. Çalıkuşu Wikipedia'dan bakınca 6 dile çevrilmiş diye görünüyor. Doğru bir bilgi mi bilmiyorum.

Esperanza'nın Kutusu'na geri dönelim.
Yani çevrilebilecek o kadar güzel kitap varken niye bu kitap? (Yeşilin Kızı Anne dururken) Harika bir edebi eser mi? Yoksa harika bir hikayesi mi var? Bana sorarsanız hiçbiri. Ama ilginç mi? Evet ilginç bir hikaye...


Şimdi üstte de eklemiş bulunduğum arka kapak yazısına bakalım.

Bir gün bir doktor yanınıza gelip basit bir hastalıktan dolayı hastanede yatan kızınızın birden bire öldüğünü söylese, ne yapardınız? 

Ne yapardınız? Sanırım ilk tepkiniz şok olmak olurdu.


Ona inanır mıydınız? Yoksa Esperanza gibi, kızınızın ölmediğine inanıp umudunuzu hep yanınızda mı taşırdınız?
Gerçeğin yetersiz kaldığı yerde kendi gerçeğini yaratır. Kızını bulmak için çıktığı bu yolculuk, kendisini bulmasını da sağlar.

Esperanza'ya kızının öldüğü ve onu göremeyeceği, tabutu falan  açamayacakları söyleniyor. 
Kızının ölmediğine inanmasının birinci sebebi bu. İkinci sebep ise kızının doktorunun ortadan kaybolması diyelim.
Tamam. Buraya kadar haklı sebepleri var. Oldukça mantıklı.
 Esperanza kızının öldüğüne inanmıyor. Hatta doktorun kızını kaçırıp sattığını düşünüyor. 
Buraya kadar mantıklı. Ama sonra ne oluyor derseniz...kızını randevu evlerinde aramaya başlıyor...
Evet bu. Yanlış duymadınız/okumadınız. Kızını böyle arıyor. Doktoru aramak yerine kızını randevu evlerinde arıyor. Doktoru aramıyor.. Doktoru hiç aramıyor.
Kendini kızının bir randevu evinde olduğuna inandırmış vaziyette. Tabii bunun bir sebebi de gördüğü azizler.
Esperanza evin ocağında fırınında falan azizler görüyor. Sonra da kızını aramaya başlıyor.
Kitabın 1999 yılına ait filmi bile varmış. Belki o yüzden Türkçe çevirisi yapıldı. 

Bu arada ben ilk bu kitabın yazısını yazmaya başladığımda Yeşilin Kızı Anne'nin Türkçe çevirisi henüz çıkmamıştı. Sanırım yeniden diziye uyarlanınca bizim izleyicimiz de izleyince yayınevlerinin aklına hele şükür 100 yıl sonra Türkçesini yayınlamak gelebilmiş. 
Not: Diziyi izlemedim. Sadece Amerikalılar dizi afişine fotoşop uygulamışlar diye bir haber görmüştüm.



0 yorum: